solyanreklam
sagreklam
  • 18 Nisan 2020, Cumartesi 3:04
EKREM HAYRİPEKER

EKREM HAYRİ PEKER

Bursa'nın Dağ Yöresinde Sinema

BÜYÜKORHAN’DA SİNEMA

Bu başlığı özellikle farklı kullandım. Yeni ilçe olan ve nüfusu köyleri dâhil 14 bin civarında olan bu ilçenin merkez nüfusu günümüzde 3-4 bin arasında. Bursa’ya göç devam ediyor. Film gösterilmeye başlandığı altmışlı yıllarda nahiye statüsündeki Büyükorhan’ın nüfus 1500-2000 arasındaydı. Üstelik Gürsu, Kestel ve Mudanya’da olduğu gibi film izlemeye gelecek yakın köyler de yoktu.

Büyükorhan’ın ilk sinemacısı Laz Ali’ymiş. Sinemacılığa 1961’de başlayan Laz Ali bu işi birkaç sene sürdürmüş. Nahiyenin elektriği jeneratörden sağlanıyormuş. Nahiyeye elektrik 1967 yılında gelmiş. Laz Ali sinemacılığı bırakıp, Fransa’ya gitmiş.

Film gösterme işini Orhaneli’de sinemacılık yapan Kemal Orhan devralmış. Kemal Bey’in film oynatan iki makinesi varmış. Bir makinesiyle seyyar sinemacılık yaparmış. Önce kendi geliyormuş. Daha sonra Hamza isminde sakat bir yardımcısını haftada iki gün film oynatması için Büyükorhan’a gönderirmiş. Film gösterimi ya Ayvaz’ın kahvede ya da önce halkevi, sonra da okul olarak kullanılan binada yapılıyormuş. Sadece cumartesi ve pazar günleri film oynatılırmış. Film makinesine cereyan sağlayan jeneratörün sesi filmdeki oyuncuların sesini bastırırmış.

Film makinesi 16 mm.’lik makine, filmler de Türk sinemasından. Yaşlılar, yani eski seyirciler ‘Yabancı film çok ender oynatılırdı’ diye anlattılar. Ahmet Tarık Tekçe, Danyal Topatan, Öztürk Serengil gibi altmışlı yılların yıldızlarının filmleri oynatılırmış. Film gösterimi haftada iki veya üç gün yapılırmış.

Devreye sanata yatkın bir aile girer. Acar fotoğraf Stüdyosu’nun sahibi Selami Acar’ın kardeşi Sami Acar, 1965 yılında nahiyede film oynatmaya başlar. Kemal Bey gelmez olur. Sami Bey bu işi iki yıl sürdürür.

Ali (Çavuş) Kamır

Sami Bey’in sinemayı bırakmasından kısa bir süre sonra Büyükorhan’da Belediye teşkilatı kurulur. 1938 doğumlu Ali Çavuş (Kamır) ve Sami Acar zabıta memuru olurlar. Sinemacılık işinde başka bir Acar’ı görürüz. 1969-1970 yıllarında sinema işine girmeye karar verirler.

Ali Çavuş ve Sükrü Acar önce sinema makinesinden başlarlar. Nahiyede daha önce film oynatılan makineler eskidir. Film oynatılırken problem yaratır. Ali Çavuş ve Sami Bey, Bursa’ya giderler ve Dar Film’den 12 bin liraya Rus malı 16 mm.’lik bir makine satın alırlar. Ali Çavuş’u dinleyelim:

“Dar Film’in sahibi Arap İsmail’di. Bir de Akın Film vardı. Onun sahibi Mehmet Ali Akner’di. Şimdi Orhangazi’nin Çakırlı köyünde yaşıyor. Nüfus az, o yüzden her gün yeni bir film oynatırdık. Bursa’ya giden minibüsle oynattığımız filmi gönderirdik. Minibüs dönüşte yeni film ve afişleri getirirdi.

Afişleri sinemanın önüne ve belediye meydanına asardık. Sinema 40-45 kişi alıyordu. Sandalye yoktu, içeride uzun sıralar bulunurdu. Seyirciler bu sıralara otururlardı. Film tutulan bir filmse seyirciler sıkışırlardı. Çekirdek yiyip film seyrederlerdi.”

Sinemacılık Ali Çavuş’a ve Sam, Acar’a kazanç sağlamamış. Ali Çavuş, “Millet fakirdi. Film makinesinden payıma düşen altı bin lirayı ödeyebilmek için bahçemi sattım. Devam etsek belki para kazanacaktık ama televizyon yaygınlaşıp, film oynatmaya başlayınca bizim işimiz bitti. 1977-78 yıllarında sinemacılığı noktaladık. Orhaneli’nde de aynı tarihlerde sinemacılık noktalandı. Sinema makinesini satmadım. Ortağım Sükrü Acar vefat etti”.

Yaşlıların hatırladığı film başrolünde Behçet Nacar’ın oynadığı “Parçala Behçet”.

HARMANCIK’TA SİNEMA

Daha önce nahiye, sonra bucak ve Büyükşehir olan Bursa’nın Harmancık ilçesindeki sinemaların öyküsünü Tahsin Aytuğ’dan dinleyelim:

“Sanırım 1970 yılıydı. Harmancık’da şimdi yıkılmış olan tarihi konakların birisinin avlusunda Yüksel Türkiş yazlık bir sinema açtı. Bahçe içinde, zemini toprak, tahta sandalyeli bir sinemaydı.

Daha sonra Mustafa Erişen briketten bir bina yaptı. Zemini toprak, tahta sandalyeli yaklaşık 200 kişilik bir sinemaydı. Bu sinemanın salonunun girişinde kadınların film seyretmesi için çıkma bir balkon yapılmıştı.

Bu sinemalar hayatımıza renk katıyordu. Bize dış dünyayı tanıtıyordu. Sinemalarda günün Türk filmleri oynardı. Çevre köylerden bu filmleri seyretmeye gelenler çoktu.”

ORHANELİ’DE SİNEMA

Orhaneli’nde sinemacılık öyküsü ellili yılların sonunda başlıyor. Buradaki sinemacıların Büyükorhan ve Harmancık’a belirli günlerde gidip film oynattıklarını öğrendim ama bu ilçelerde bilgi verecek kaynaklara ulaşamadım. Sadece Rıza Altınok beni telefonla arayarak bilgi verdi.

Rıza Bey aynı zamanda Sadağı Kanyonu rehberi, verdiği bilgiye göre 1950 -1960 yılları arasında Güneş adıyla yazlık bir sinema açılmış. 1982’de kapandı, 500 kişilik, tahta sandalyeli bu sinemayı Yoğurtçu Kemal (Güneş) açmış.

“Kışlık sinema hizmetini seyyar sinemacılar vermiş. Biri ilçe çıkışında 2 büyük kahveye gelen seyyar sinemacılar film oynatıyorlarmış. İlçede elektrik olmadığı için yanlarında jeneratör getirirlerdi. Pikap dediğimiz araçlar ya da eski minibüslerle tesisatlarını taşırlardı. 16mm’lik makineleri bulunuyordu.

Daha sonra belediye bina yaptı, şu anki Uludağ Üniversitesi’ne bağlı Meslek Yüksek Okulu’nun ikinci katı sinema olarak açıldı. 16mm’lik film oynatan bir makine alındı.

Ben bu sinemalarda oynayan filmleri afiş tahtasıyla Orhaneli’nde gezdirirdim. Bu sinema 2008 yılında kapandı, Üniversiteye devredildi.”

Kütüphanelerde yaptığım gazete taramalarında Orhaneli’ndeki sinemanın yıkım haberini buldum. 6 Mart 1986 tarihli gazetede Orhaneli’ndeki sinemanın yıkılacağını yazıyordu.

1970’lerde yaşanan Yeşilçam’daki açık saçık film furyası, 12 Eylül dönemi sonrası renkli TV’ler ve videonun yayılması sinemalara büyük darbe vurmuştu. Bu durum nüfusu az olan kasabalarda bu durum etkisini hemen gösterdi.

Orhaneli Belediye başkanı Gürel Yıldız, “30 yıl önce yapılan 500 kişilik sinemanın son derece bakımsız olduğunu ve yıkılarak yerine kasabanın ihtiyacı olan düğün salonu yapılacağı” bilgisini veriyordu.

Belediye sineması yıllar önce kapanmış ve bina artık dernek toplantıları ve düğün yapılan bir mekân olmuş.

Bursalı yönetmen Ezel Akay, 2006 yılında Yeşilçam’ın genel bakışının dışında, farklı bir formatta bir film çekti, “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü”. Başrollerinde Beyazıt Öztürk, Haluk Bilginer, Şebnem Dönmez ve Güven Kıraç’ın oynadığı bu hüzünlü tarih filminin konusu da ilginç. Bursa ve zaman da 14. yüzyıl. Anadolu’da Moğol tehlikesi mevcuttur. Bursa yeni yerleşim alanları. Hem halk hem de çeşitli devletlerin ve beyliklerin liderleri de bu kente sığınır. Dinleri, dilleri farklı olan insanların bir arada yaşadığı Bursa’da Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk tohumları atılmaktadır. Akıllı ama cahil, sinirli ama komik Karagöz, kendisinin aksi olan zekasını fırsatçılığı ile birleştirip her işten sıyrılan Hacivat ile tanışır. Orhan Gazi’nin adına yapılan caminin inşaatında beraber çalışmaya başlarlar. Hacivat, zeki, lafazan, sefahat ve eğlenceye düşkün bir fırsatçıdır. Düştüğü zor durumlardan konuşması sayesinde kurtulur. O da konuşma becerisiyle Moğol’dan kellesini kurtarmış ve Bursa’ya gelmiştir. Karagöz’ün hasta ineğini satın alır ve böylece tanışırlar. Hacivat, Karagöz’deki doğal yeteneği görür ve fırsatçılığını kullanarak bundan şan, şöhret ve para için yararlanmak ister. Atışmaları sırasındaki komiklikleri o kadar ünlü olur ki, davetten davete koşmaya başlarlar. Ancak şöhretin bedeli ağır olur.

Film için kurulan plato belediyenin isteği üzerine yıkılmadan yerinde bırakılır. Epey ziyaretçi çeken bu plato çıkan bir fırtınada yok oldu.

  • Ekrem Hayri PEKER

https://www.belgeseltarih.com/bursanin-dag-yoresinde-sinema/


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


SON DAKİKA HABERLER

ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

NAMAZ VAKİTLERİ
yukarı çık